3 Nisan 2009 Cuma

uçan kuşa sormak isterim seni

Hep Haydarpaşa mendireğinin üzerinde, kanatlarını esen rüzgâra karşı açmış telekleri arasındaki suyu kurutuyor diye düşündüğüm karabatakları sürü halinde uçarken izledim. Denizin yüzeyine çok yakın, 8-10'lu gruplar halinde, martılarla yarışarak zıpkın gibi uçuyorlardı. Sanki poyrazın getirdiği esintiyi yakalamış çocuklar gibi yerlerinde duramıyorlar, boğazda inanılmaz bir hızla uçuyorlardı.

Birkaç tembel karabatak, dinamik arkadaşlarının tersine suyun içinde yüzüyor, arada sırada kısa mesafeli dalışlar yaparak sığda dolaşan balıkları avlamaya çalışıyorlardı.

Üç martı, tek hizada karabatakların üzerinden uçarak dikkatimi üzerlerine çektiler. baktım, ortadakine hamle ediyordu iki yandaki martı. Ağzında sarı renkli bir şerit vardı. Bu uzaklıktan ne olduğunu ancak tahmin edebiliyordum. Gelen darbelere dayanamadı ortadaki martı. Ağzını açtı ve yükseldi. Ağzındaki sarı şerit de doğru suya düştü. Batmadı, suyun üzerinde yüzmeye başladı. İki martıdan biri, suya inmeden havada asılı durduğu sırada gagasıyla şeridi aldı ve hızla yükseldi. Diğeri ve az önce şeridi ağzından düşüren de şeridin yeni tutucusunun peşinde. Yunusları görmüştüm bir defasında; sudaki bir yosun sapıyla oynuyorlardı. Av sırasında balıkları daha kolay yakalamak için gereken takım koordinasyonunu geliştirmek için bir oyunmuş. Tıpkı o yunuslar gibi, martılar da grup içindeki uyumu geliştirmek için oyun oynuyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder